Şu kadarcık hayatıma bakınca
şanslı insan olduğumu söyleyebilirim. Farklı kültürlerin olduğu bir mahallede
ve sokakta oynayarak büyüyen son nesil olarak geçirdim çocukluğumu.
Kürtler vardı etrafımda, “Çawayi
(Nasılsın)” demeyi öğrendim sıra arkadaşımdan. “Spas dıkım (İyiyim,
teşekkür ederim)” ardından. Alevi arkadaşım oldu, farklı zamanlarda oruç
tutardık birbirimize saygıdan yanımızda su içmezdik. Çok büyük işler
yapıyormuşuz gibi gelirdi, yapıyormuşuz da. Hıdırellez’de dilek de tuttum,
kandillerde namaz da kıldım. Bir cemaatin yurdunda da kaldım çocukken. Kızdım
hep aileme o kadar küçük bir çocuğu nasıl o insanların arasına atarsınız diye
ama tanımam gerekiyormuş o insanları da.
Nevruz kutlardık ilkokuldayken.
Ağaç dikmeye giderdik hep, ateşten de atlardık. Ben önceleri sadece Türklerin
bayramı diye bilirdim ama Kürtlerin de tüm Asya’nın da kutladığını öğrenince
sadece daha çok sevdim Nevruz’u ya da Newroz’u.
Sonra lise. Lisede de şanslıydım.
Devlet yurdunda kızlı erkekli yatılı okuduk. Nasıl aileden uzakta da
yaşanabileceğini öğretti bana en başta Sosyal Bilimler Lisesi. O kadar çok şey
öğretti ki. Devrimi, solu, özgür düşünceyi, sorgulamayı keşfettim. Hocalar o
kadar iyilerdi ki, aynı eğitimleri almışlarımızın bir kısmı koyu Ülkücü olurken
bir kısmımız koyu solculardık. Kimseyi bir şeye inandırmaya çalışmadılar. Onlar
sadece bildiklerini söylediler, herkes alabileceğini aldı. Akşamları odalarda
birlikte sohbet eder birbirimizi kızdırmaya bayılırdık. Daha kötüsünü hiç
yapmaya kalkışmadık ama, yani fikirlerimiz için kimse kimseyi dövmeye kalkmadı.
En azından benim bildiğim diyelim.
Saçımı sakalımı gözlüğümü fazlaca
cemaatçiye ya da AKPliye benzetenlerin tam aksine şeylere inansam ve aksini
düşünsem de ısrarla insanlarla konuşmayı sevdim. Her fırsatta oturup sohbet
ettim. Tam bir liseli solcu heyecanıyla. 1 Mayıs günü farklı hissetmeyi öğrettim
kendi kendime. O heyecanı çokça arıyorum son zamanlarda itiraf etmek gerekirse.
Ama artık korkuyorum. Çok mu
yaşlandım ya da yaşadıklarımı efsaneleştiriyor muyum? Hayır ama çok üzülünce
insan, kaygılanınca değişmesi de hızlı oluyor. Korkuyorum yarından. Artık bu
topraklarda bu şekilde yaşama ihtimalimizi her gün kaybediyoruz ondan
korkuyorum. Referandumda verdiğimiz oy için ya terörist ya koyun olmaktan
korkuyorum.
Gazeteciler, akademisyenler,
öğrenciler, işçiler, işsizler.
Başka ölümlülerin hırsları
yüzünden ölen siviller, askerler, polisler.
Umut kırmak ya da boykotçu gibi
görünmek amacında değilim ama yazmam gerekiyordu bunları da. Belki yarına
kalsın diye belki de sadece yazmış olmak için.